BLOGDA ARAYINIZ

BUGÜNKÜ İZLENME

14 Kasım 2011 Pazartesi

AKP VE DTP'DEN KURTULMANIN TEK YOLU; CUMHURİYETÇİ HAREKET'TİR



Bugün Atatürk ve Cumhuriyet'e yönelik tüm saldırıların ve aymazlıkların sorumlusu olarak asla ve asla anti laikler esas muhatap kabul edilmemelidir.

Çünkü yıllardır bu acı felaketi umursamayan başat aktörler, ülkenin aydın-demokrat-Atatürkçü-Cumhuriyetçi geçinen siyasette söz sahibi olmamakla birlikte, siyasi partilerinde söz sahibi olan aymazlarıdır.

Bu tür gerçeklerin bile söylenilmesinden, yazılmasından, konuşulmasından yana olanlara karşı olan bu şahsiyetler tehlikeli muhatap gördükleri rakiplerini önemsiz görmüşler ve de onları karalamayı yeğlemişlerdir.

Bu karalamalar çoğu zaman etik boyutları aşarak, kişi hakları ve kişi onurunu zedeleyici boyutlara kadar da ulaşır olabilmiştir.

Küçük de olsa gerçek payı olabilir düşüncesini taşıyarak gereken önlem ve gereklilikleri anti laiklere karşı almayanlar ve onları önemsemeyenlerde yine bu tanımlamalar kapsamında olan, kendilerince şahsiyetli, siyaseten şahsiyetsiz olanlardır.

Yani onlar, siyasi olarak TBMM çatısı altına girebilme şansını yakalamış sözde muhalefet olan menfaat çeteleri ve üyeleridir.

Solculuğu yolun solundan yürümekle karıştıran, sol elin havaya kaldırılmasını solculuğun temsili resmi sanan bu zeka sahipleri;
Radikal İslamcıların, sabırla ve en mütevazı şekilde insan öğeli inşaatların temellerini çok sağlam attıklarını, üst üste katları dikmekte olduklarını bile algılamak istemeyenlerdir.

Devlet yönergeleri ve yasal mevzuatla desteklenen Kuran kurslarında,  imam hatip okullarında, tarikat cemaat yapılanma evlerindeki olanaklarını taraftarlarına ana sınıflarından üniversitelere, üniversite sonrası kamuda ve özelde, holdinglerdeki  karizmatik iş temini alanlarına kadar sınırsızca sunan anti laikler, tüm özverileriyle, dava inanmışlıklarıyla ümmetçi bir toplumun iskelelerini yavaş yavaş ve sabırlı azimle kurarak şimdiki yüksek tepelere kadar ulaşmışlardır.

O yüksek tepelerin  sahiplerinin çoğu, küçük yaşlarda himaye edilerek bakımları üstlenilen, ailelerinin geçimi ve iaşeleri sağlanmış olan, gündemde geçerli mesleklerin sahibi yapılmış, sınırsız cemaat kredileri ve dış kaynaklı finansörlerle destekli olarak günümüzün Bahreyn kulelerinin en üst katlarından okyanus manzaraları seyrederek, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığına hedeflendirilmiş, siyaset, ilim, bilim, iş adamları, bürokratlar,hukukçular, askerler ile polisler ve şefleridirler.

Yani kurulan iskelelerin her birisinden çıkılan katlarda, “Türk İslam Devleti” rejiminin var edilmesinde yetkili  ihtisas sahibi kişilerin yetiştirilmesine uzun sabır gerektiren emekler zamanla  bilinçli olarak sarf edilmiştir.

Bu geçen ve sınanan yıllar boyunca değişmezlikler ise salt sol cenahta birbirleriyle boğuşmakta olan, bizim tabirimizle soldan geçinen (s)yolcularda olmuştur.

Solcu söylemleri  hep değişim rüzgarlarıyla doludur dolu olmasına ama asla, o rüzgarlardan enerji yada sinerji elde edilememiştir.

Enerjinin ve sinerjinin elde edilmesini bırakınız, bunlardan dem vuran yada eleştirel bakış açılarını ve teorilerini onlara karşı ortaya koyanlarda mevcut siyasi etkinliklerin varsıllıkların dışına itilmişler, “tu kaka” kabul edilmişlerdir.

Radikal İslam’ın önüne geçebilecek düşünsel eylemci kadroları onlar, makam, mevkii ve ihtiraslarının kelepçeleri içerisinde sıkıya alarak bir şekilde o düşün sahiplerini siyasi birlikteliklerinden öteleyerek saf dışı bırakmışlardır.

Bu gidişatlara karşı alınan somut önlemler ve eylemler olmadıkça, görülmedikçe, yaşanmadıkça, Türk solunun güçlenmesi, Türkiye’de sosyalist yahut da, daha ılımlı sosyal demokrat bir iktidarın hükümet olması, potansiyel muhalefet gücüne ulaşması bu gerçeklerin perdesi aralandığında asla olanaklı görülmemektedir.

Daha da iyimser bakışla değişimler yaşanmadıkça asla bu şans yakalanamayacaktır.

Türkiye’de radikal İslam’ın  şiddetle güçlenişine karşı iki önemli alternatifin gündeme taşınmasında yara vardır.

Bunlar kadınların ve gençlerin egemen olarak yönetimlerinde bulunduğu siyasi platformlar yahut da siyasi partilerdir.

Bu paragraf ile egemen bir amazonlaşmadan söz ettiğimiz anlaşılmamalıdır.  Söylemimizden anne ve çocuk sevgisinin yansıması gibi bir kadın gençlik hareketinin öncelenmesinden söz ettiğimiz anlaşılmalıdır.

Gençliğimin ve aydın olgunluk sürecimin tamamını hasrettiğim sol ve CHP’nin kapısı önüne koyulan benim gibiler bu duyguları ve/veya anlatmak istediklerimi çok iyi algılayacaklardırlar.

Anlama istemeyenlerde her zaman olduğu gibi bana veya ben gibi düşünenlere ihanetçi (satılmış) oklarını atacaklardır.

Cumhuriyetin ve Atatürk’ün kurduğu, halka mal edilmiş bir siyasi partiden, partinin gönüldeşlerini ihraç ederek tehlikeyi partiden bertaraf ettiğini sananlar ile bugün TBMM’de iktidarın gücü karşısında ezim ezim ezilerek, ana muhalefet çizgi filmi oynanmaktadır.

Türkiye’nin solu, Türk solu değildir.

Türkiye’nin siyasi yol haritasında da, Türk solu sağın oyunlarıyla bertaraf edile edile, Radikal İslam’ın kuklası haline dönüştürülmüştür.

Halkın umudu, kara oğlanın, Türkiye’nin radikal İslam yolundaki hamasi lideri Fettullah Gülen’e olan sevgi, ilgi ve sempatisini bugün birçoğunuz unutarak, geçmişinizde ve günümüzde halkçı “Ecevit” söylemlerinizle gurur duyabiliyor iseniz işte o başat aktörlerden birisi de sizsiniz !...

Türkiye’de mevcut siyasi iktidar ABD ve AB tarafından oluşturulmuş seçilmiş ve belirlenmiş kadrolardır.

Daha da önemlisi,  Türkiye’de ki muhalefet siyaseti de yine aynı misyonlarca belirlenmiş kadroların hakimiyeti ve tekeli altındadır.

Sus, susmaz isen sıra sana da gelecek olgusu, polisin karalayıcı ve zan altına sokucu asılsız isnatlar ile askeri halkın gözünden düşürmesi ve halka düşman etmesi, hukukun suçsuz karşısındaki üstünlüğünün yaratılması, gazeteci ve yazarların düşüncelerinden ötürü zindanlara atılması, yıllarca suçunun ne olduğunu bilmeyenlerin tutuklanarak cezaevlerine tutuklu bırakılmaları,  bilimsel akademik çevrelerin üzerindeki YÖK mezalimi, rektör seçimlerindeki oylamalarda en yüksek oyu alarak bulundukları üniversitelerde rektör ve dekan olması gerekenlerin yerine, cumhurun  en az oyu alan bir adayı üniversiteye rektör yada dekan ataması, çocuk yaştaki  gençlerin ve cahillerin hala, PEKAKA denilen canilik örgütünce katledilerek öldürülen vatan evlatlarının ardından yollara dökülerek, saçma sapan o “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” ihanet söylemlerini avaz avaz bağırmaları, bağırtılmaları değişmez bir yaşan maktalıktır.

Bunlar ABD ve AB emperyalizminin planlanan istençle yapılması beklenilen siyasi kargaşa ve istikrarsızlıklar içerisinden, bir sakin ortam arayışının özlemini radikal İslam ile bulma yolundaki yönlendirmelerdir.

Türkiye’nin Mısır, Libya, Irak gibi parçalanmaya sürüklenmesi iktidarının kesinlikle radikal İslam’a sürüklenmesi ile olanaklıdır.

Çünkü istenilen o sürecin gerçekleşmesi sonrasında, örneklerinde olduğu gibi aydın ve cemaatçi kavgalarının, ayaklanmalarının yakalanabilmesi olasılığı çok kolaylaşacaktır.

Niksar, Tunceli, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas geçmiş tarih sürecindeki acılarımızla bu bağlamda önemle anımsanmalıdır.

“Vurun Kahpeye” romanını birçoğunuz okumuşsunuzdur.

Fıçıda sirke yahut da barutun olması birbirlerinden çok farklı şeylerdir. Barutun olduğu bir fıçıyı ateşlemenin, İslami rejimlerle yönetilen ülkelerdeki seçilebilecek en uygun günü Cuma, en kolay söylencesi de ”Allah, Muhammed, Kuran “ içeriği bulunan iftiralara gebe cümlelerledir.

Bir Cuma namazı sonrasında, bu gibi kontrgerilla tarafından sahnelenecek bir oyunun beleşine rol alacak aktörleri ve dublörlerinin bu oyunu ne büyük heyecan ve zevkle gönüllü oynayabileceklerini düşünebiliyor musunuz?

Cehalet-melanet-felaket üçgeni dar alanında Ortadoğu ülkeleriyle birlikte yer aldığımızı kendimize bile unutturmak savaşımı içerisindeyiz.

Bu üçgenin tepe noktasında ise Türkiye bulunmaktadır.

Üçgenin alt iki köşesindeki planlı eylemlerle emperyalizmin amaçlarının hedefinde parçalanan Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkelerin başkanlarını bir zamanlar canım, muhterem kardeşim, dostum diye karşılayan siyasi zevatlarımız, bugünün BM, NATO gibi faşist ve emperyalist mekanizmalarının yanında yer alarak o dost ve kardeşlerin ülkelerinin parçalanmalarına istençle destek vermektedirler.

İşte  tüm bunlarla ilintisi gereğince, Recep Tayyip Erdoğan, seçilmiş bir görevlidir.

İşte bu yüzden iktidar dünya finansörleri tarafından istençle desteklenmektedir.

İşte bu yüzden Türkiye parsel parsel satılarak, yabancılaştırılmakta ve ulusal kimliğinden uzaklaştırılmaktadır.

İşte bu yüzden, Türkiye’nin muhalefet siyaseti kirli ve etik olmayan ellerin yönetimi altındadır.

Bir milletin bölünebilmesinin en kolay yolu  ulus kimliğini yok etmektir.

Çaresiz miyiz?

Karayı bile ak savı ile oylayarak ak olduğunu kabullendirebilecek meclis aritmetiğine sahip iktidar karşısında yapılabilecek muhalefet gücü ve sistemi TBMM içerisinde var mıdır?

Hayır yoktur  !…

İktidar nasıl görüyor, nasıl algılıyor ve nasıl kabulleniyor ise, yetisiz olmanın yanı sıra aritmetik olarak da çoğunluğu bulunmayan muhalefetin kukla gibi TBMM’de bulunması ve milleti temsil edemediği sözde millet vekili olması gibi bir çaresizliğin ötelenmesi gerekir.

TBMM de, AKP ve DTP, esas itibarıyla ideolojik olarak benzer çok yerde buluşabilecek siyasi programlara sahiptirler.

Muhalefet demekle kastımız ise CHP ile MHP’dir.

CHP ve MHP milletvekilleri ivedi olarak TBMM’deki milletvekilliklerinden istifa ederek, el ele, program programa, ilke bütünlüğü  protokolü sağlayarak, (SİNE-İ MİLLET) e dönmelidirler.

Bunun da adresi, çatısı ve yuvası hazırdır.

Cumhuriyetçi Hareket Partisi !

Evet Türkiye’nin ulus kimliğinden kopmaksızın, bayrağımızın dalgalanması, camilerimizden ezanımızın yankılanması, ülkemizin tam bağımsız olarak bütünlüğünün korunabilmesi, ulus kimliğimizin öne çıkartılması, Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine bağlı yaşaması ve yaşatılması, ABD ve AB emperyalist hedeflerinde parçalanmasının önüne geçilmesi için gereken tek ama tek çaredir.

Cumhuriyetçi Hareket !...

Buyurun ‘ya eşhedü’ gibi;

Buyurun hep bir ağızdan;

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE,

TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR…


Prof. Dr. Öner Samanlı

Siyaset Stratejileri ve Sosyal Politikalar Uzmanı
CUMHURİYETCİ HAREKET
Girişim Önderi


YAZILARIMIZIN YAYINLANDIĞI DİĞER KAYNAKLAR:


Atatürk Enstitüsü (Facebook)http://tr-tr.facebook.com/enstitu

Atatürk Kültür Merkezi (Facebook)http://www.facebook.com/ataenstitu

Atatürk Gençlik Merkezi (Facebook)http://www.facebook.com/ataenstitu#!/ataenstitusu

Cumhuriyetçi Ulusal Şahlanış (Facebook)http://www.facebook.com/cumhuriyetcihareket?ref=ts

Cumhuriyetçi Hareket (Facebook)

“TÖDEF”
TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU
http://www.tuketiciyikoruma.org



“TÜKORDER”
TÜKETİCİYİ KORUMA VE BİLİNÇLENDİRME





Hiç yorum yok: