BLOGDA ARAYINIZ

BUGÜNKÜ İZLENME

25 Haziran 2011 Cumartesi

SÖZDE ROZETÇİ ATATÜRKÇÜLER, GERÇEK ATATÜRK’E VE ÖNER HOCAYA KARŞI…


2011 yılında kurucusu olduğum http://www.ataturksitesi.com 17. yayın yılına girdi.

Bugüne kadar kimseden maddi bir çıkar sağlamış değilim yanı sıra da hatırı sayılır manevi destek de almadım. Maddi ve manevi desteği bırakın, devlet erkanından, Türk Silahlı Kuvvetlerinden, demokratik kuruluşlardan, Atatürkçü  düşünce kulüplerinden, milliyetçi camialardan itirafla beklentim olan, bir teşekkür yada elinize sağlık belgesi de tarafıma verilmedi ne acıdır ki…

http://www.ataturksitesi.com  sitesi için harcadıklarımdan asla pişmanlık duymadım, mutluyum.  

Çünkü harcadıklarımdaki ereğim 'Türk Gençliği' Atatürk'ünü tanısın ve öğrensin amaçlıydı. Ama görüyorum ki bugünlerde, inanacağımız sorumluluk sahibi, Türk Gençliğinin sayısal oranı %20’leri bile bulmamaktadır.

Benim bu siteye harcadıklarımla örnek olarak, 17 yıl önce deniz kıyısında bir arsa alsaydım şimdi kesinlikle büyük bir servetim olacaktı, vallahi kesin !

Yanlış anlaşılmasın, ben servete ve mala mülke karşı felsefesi olanlardanım. Mezara mı götüreceğim dünyanın serveti şahanesinin sahibi olsam..

Salt isteğim olan, http://www.ataturksitesi.com  sitesini artık genç kadrolar yönetsin, tasarımında çağdaşlaşmalara gidilsin, web desteklerinde bulunulsun, dünya dillerine çevirisi yapılsın, profesyonelce yönetim şekline kavuşturulsun istemimden başka bir şeyleri istemedim ki…

2009 yılında http://www.ataturksitesi.com  ilginç bir teklif almıştım. Önce sevinmiştim fakat biraz araştırma yaptığımda, günümüzde  çokça  tv ve medyada adı geçen, görüşler bildiriler sunan bir tarikatın liderinin adı çıkınca, (O tarikatın mensupları zaten o kişi ile tanınıp bilinmekteler.) teklifi saygıyla ret ederken, sonrasında da, bu kişinin “ATATÜRK” ile ilgili vizyon er çalışmalar yaptığını saptamıştım.

Yaklaşık olarak 2009 yılından bu yana derdimi anlatmaya çalışıyorum. Sitenin hak ettiği performansı artık sağlayamıyorum. Teknolojik devinimler sürekli hız kesmiyor, teknolojinin ve bilişimin gerisinde değil yakınında olmak gerekiyor, http://www.ataturksitesi.com  ‘u da bilişim ve teknolojinin yakınında tutmak isteğimi,  gelin görünüz ki, her mecrada dillendiriyorsam da, kimse umursamıyor. Bundan ötürü de artık yoruldum, kasaba minnetim bitmiştir.

http://www.ataturksitesi.com  şuanda 219 milyon küsur ziyaretçi trafiğine gelmiş durumdadır.

Söylemiş olduğum üzere, sitenin kurulduğunda ilk ziyaretçisi olma heyecanı ile başlamıştım. Bu kez de 220 milyonuncu ziyaretçisi de, ben olacağım ve siteyi yayından büyük bir hüzünle kaldıracağım.

http://www.ataturksitesi.com  doğdu yaşadı ve öldü, gibi bir şey…

Taammüden, http://www.ataturksitesi.com   öldü…

Taammüden http://www.ataturksitesi.com   öldürüldü…

Şimdi tüm bu iç kavgalarımı dışa vuruşuma da değinmek gerekiyor sanırım.

DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ ?

http://www.ataturksitesi.com  da, 17. yayın yılında, 220 milyonuncu ziyaretçiye doğru yaklaşılmaktadır.

Bu rakam büyük bir ‘hit’ sayısal ziyaret trafiğidir.

Tekrarla; 219.999.999 uncu ziyarette siteyi kilitleyeceğim ve 1’inci ziyaretçisi olduğum,  http://www.ataturksitesi.com sitesinin, 220 milyonuncu son ziyaretçisi de ben olacağım ve 'Elveda sözde ve sahte rozet Atatürkçüleri, Cumhuriyet taraftarları' diyeceğim"

Bir anne veya baba kendi çocuğunu öldürür mü, öldürtür mü?

Hayır !...

Sevdiğiniz bir eşyanıza zarar vermek ister misiniz, verdirtir misiniz?

Hayır !...

BENİ BU KARARA SÜRÜKLEYEN NEDENLERE GELİNCE;

12 Haziran 2011 seçim sonuçlarını da gördükten sonra yayın organlarını izlemek, okumak isteğim de ötelenmiş durumdadır.

Türkiye’de 12 Haziran 2011 öncesine kadar, %74’lerde olan, şeriatçı yol haritamız, 13 Haziran 2011 tarihi itibarıyla %79’lara ulaşmışsa bunun derin düşüncelerini taşıyanlardan olmadığımı da kimse söyleyemez.

Siteyi özellikle; Sözde, Cumhuriyetçi, laik ve Atatürkçü olanları samimi görmediğim için ve artık inancımı çok zayıflatmış bulunan “Türk Gençliği”ni gündüz gözüyle elimde fenerle aramakta olduğum için, kapatacağım.

Bugünlere gelinene kadar yıllardır nasıl bir eğitimci ve sivil toplum sözcüsü olduğum sorgulandığında, Türkiye yurtseveri/milliyetçisi dünya görüşümle örtüşerek tescillenmiş kişiliğim karşınıza çıkar.

1975-1980 arasında ve 12 Eylül dönemlerinin en çok kitabı toplanan en kahramanı olduğum üzere, rahmetli Can Yücel ağabeyin söylediği gibi ‘Şiirci Çocuk’ olan ben, meçhul toplumsal sevdalarımın şairiyim.

http://www.ataturksitesi.com sitesi kapanacakmış, kimsenin umurunda bile değil.  Kapanırsa kapansın… “Umurunda mı dünya”..

Birçok Atatürk sitesi var kardeşim. Sen kapatırsan bizde diğerlerine bakarız…

2023 TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN ÇOK ÖZEL BİR TARİHTİR

Adım adım yaklaşılan kararmakta olan aydınlığın ve demokrasinin sürecinde olduğumuzun kesin inancına artık kendimi de inandırmaya başladım. Bu bir karamsarlık değil. Seçimleri alacağız diyenlere varsıl sanımızı söylediğimizde ret ediyorlardı. CHP en az 260 milletvekili çıkartacak diyenler vardı.

İzmir kalemiz, İzmir’den AKP milletvekili çıkartamaz deniliyordu.

13 Haziran 2011 gerçeğiyle yüzleşmek  zor olmadı. İşte 326 taş gibi vekil sayısıyla tek başına ve üstelik üçüncü yılına girildiği seçim dönemiyle üst üste TC. tarihinde oyunu arttıran iktidar partisi olarak AKP ile yaşamaya devam sürecimiz ayan beyan değil tabiriyle mazur görünüz, kabak gibi karşımıza çıktı.

Bizlerin fakülte yıllarımız, büyük devrimci ağabeylerimizi izlendiğimiz yıllardır. Yüzlerce kitaplarımızı yakma uğraşları verdirilmiş olan  o acı yılları yaşamışlarınızdan birisiyim.

Türkiye’de bugün “Cumhuriyet” sadece adında kalmış olan o partinin de gençlik ve diğer kollarında aktif çalışmış, sendikalarda siyasi mücadelelerini vermiş bir yurtsever olarak, onlarca mahkemede düşünce fişlisi olduğum için ifadeler vermişimdir.

İçinden geçerek geldiğim süreçlerden günümüze kadar hiç ama hiç Cumhuriyet ve Atatürk sevdama ihanetimse asla olmamıştır.

Sağında ve solunda hangi cenahında olursa olsun, Atatürk’e dil uzatanların karşısında durdum. Özel yaşantımla da bu saygın yurtsever sevdalarımı birlikte sürüklemelere çabaladım.

Şimdi size bir yazı linki veriyorum okuyunuz, Esasında “Google’” ye, “Atatürk’e benzemeyen Heykeller, Öner Samanlı“ yazsanız  yine karşınıza çıkacaktır.

Ama ben size kolaylık olsun diye, linkini veriyorum, lütfen dikkatle okuyunuz!


Yaşamımda mücadele azmimle kendimi beğenirim. Yılgınlık azdır bende, şiddeti olmamakla birlikte yasal mecralarda gerektiğinde keskin kılıç olabilirim, hakların ve hukukun uyumlu kulu olmak çizgisinde, haksızlıklarında baş kaldırıcısı olmam, an meselesidir.

Samimi bir itirafta bulunuyorum ki, bana göre çok önemli bir mücadelemde başarısız oldum.

Yenildim ve beni yenenler yine sözde Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kimlikli şahsiyetler(?) oldular.


Atatürk’e benzemeyen Atatürk Heykeli’ni, Ankara’nın göbeğine, Sıhhiye semtinde, SSK. Genel Müdürlüğü önüne, Süleyman Sırrı Sokak kesişme noktasına dikenlere karşı verdiğim mücadeleyi ne yazık ki kaybettiğimi, kabullendim artık.

Heykeli diken kimdir, bugün nerededir yazı okununca net olarak anlaşılacaktır.

ATATÜRK’Ü KORUYANLARA, KORUYACAK OLANLARA BAKINIZ!

Şimdi siz gidin, bir Abuzittin’in heykelini merkezi bir yere “Fetullah Gülen” adıyla dikiniz bakalım. O heykel orada kaç gün kalabilir. Medya topa tutar adamı bas bas bağırırlar ve bu durumun mutlak önüne çok hızlı şekilde geçerler…

Esasında benim yapmam gereken en doğru  şey şöyle olmalıdır ama ucu masraflı bir eylem olacağından yapamıyorum. Yani beni aşıyor.

Örneğin, bir heykelimi yaptırıp, önündeki kaidesine de, Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk partisi Genel Başkanı, yazdırmayı çok isterim. Hatta medya önünde de  görkemli bir kokteylli açılış yaparak sansasyon da yaratırdım.

Hesap ettim bu iş için 50 bin lira harcamam gerekiyor o da bende yok.

Evet sevgili okurlarım; Atatürk’e benzemeyen bir Atatürk Heykeli’ni, Ankara’nın göbeğine dikenlere karşı verdiğim mücadeleyi bile kazanamamış ben, çıkıyorum ortaya, fikir ve eylem mücadelesi yapmaya kalkışıyorum. “Cumhuriyetçi Ulusal Hareket”in, lideri olmaya çalışıyorum.

Lütfen gerek bu sayfalarda ve gerekse ede diğer mecralarda, adımı sorgulayarak, yazdığım yazılara ve içeriklerine bakınız, keserin kendime doğru yontulduğunu görebilmeniz hiç olanaklı değildir.

http://blog.milliyet.com.tr/tukorder  http://cumhuriyetciulusalhareket.blogspot.com/  linklerindeki sayfalarımı ziyaretle okumanızın, paylaşımlarınızın ve yorumlarınızın daima ricacısıyım.

Türkiye hızla 2023  AKP’nin belirlediği eyalet bölünmüşlüğü sistemine doğru sürüklenmektedir.

ÖNCEKİ YILLARDA, ŞERİATÇILARIN VE ANTİ-LAİKLERİN KARŞISINDA DÖRT ENGEL BULUNMAKTAYDI.

Bunlar; “Bilişim, Medya, Asker ve Hukuk” tu.

Şimdi ise bilişim sektörü Türkiye’de, Şeriatçıların sahiplenmesi ve ticareti ile imtiyazı altındadır. Bilişimi elde edince tüm istihbarat kanallarını çözmüşlerdir çözmekle kalmayıp karşı önlemlerini alma ve şer bulaştırma özgürlüğünü de kazanmışlardır. (Ergenekon, Balyoz vb.)

Diğeri Medyadır. Medyayı da satın aldıkları ve kurdukları yayın organlarında her kesime hitap eden yayıncılıklarıyla taraf ve taraftar kazanmışlardır.

Örneğin bir kanalı açıyorsunuz, 'bir' cüppeli hoca çıkıyor şeriata dair vaizler veriyor, programı bitiyor bir bakıyorsunuz, programın devamında aynı kanalda, fıkır fıkır Ankara’lı Züleyha’nın programı başlıyor, şıkır şıkır giyimli köçekler göbekler atıyor, haydi reklamlar diyorlar, bu kez  filanca tur ile umre kayıtlarımız başlamıştır, yahut da bilmem kaç tane efendimiz filancanın cd’si 10 liraya adrese teslim deniliyor.

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU HOCAM?


Perhiz bitmiştir…

Bu nedenle de her türlü turşunun yenilmesi caiz olmuştur.

Parayla satın alınan şahsiyetsiz kalemler, sağcı ve dinci medya kuruluşlarında “Sözde demokrat ve solcular” yazarlar, çizerler, editörler, baş yazarlar oldurulmuşlardır, olmuşlardır.

Taraflara geçenler, Atatürk’e, Cumhuriyete aleni saldırmaya başlamışlardır.

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” söyleminin devlet dairelerinden ve okul kitaplarından çıkartılmasını ister olmuşlardır. Türk olmanın övünülecek değil yerinilecek olduğundan dem vurmaya başlamışlardır.

Sonrasında sıradaki nedir, Asker ve Hukuk…

Asker çocukların oyuncaklarındaki kadar cansızlaşmış, her ne kadar eleştirilse de, Prof. Süheyl Batum’un söylemek istediğinden de berbat hale getirilmiştir.

Askerin ruhuna girilerek, o cesur yüreklerden sanki  Atatürk ve Cumhuriyet  uçurulmuştur.

Hukuk mu ? . “Hukuk Guguk Olmuştur…!”

Ben yıllar önce o lafı ortaya atanım ve TC. Savcısı karşısına çıkan aciz kulunuzum.

Bu sözü söyleyebilmeme ışık tutan da benim duvarımda  eskilerin guguklu saatinden bulunmasıdır.

O halde bilişim-medya-asker-hukuk kimin elindedir…

Şu anda, AKP’nin denetimindedir.

AKP kimdir, onu ben bilmiyorum, siz biliyorsunuzdur muhtemelen.

Allah’la kandırma partisi mi dersiniz?

Akrabaları kalkındırma partisi mi, onlar sizlerin bileceğiniz şeyler…

Türkiye’de 1960 dan bu yana sağ, merkez sağ, milliyetçi cephe, dinci sağ, liberal sağ partiler hep iktidar olmuştur.

Çünkü SAM amcamız hep öyle istemiştir.  Türkiye’de kaçımızın “Contorium” hakkında bilgisi vardır? (Cumhuriyetçi Ulusal Hareket  Facebook sayfasına katılırsanız orada  bir kısım slayt gösterimleri ve açıklamalar vardır)

Hocam , şimdi bu “Contorium” meselesi de, nereden çıktı diyenler de olabilir.

ABD devleti ben şaşkına yıllar önce bu konularda yaptığım araştırmalar nedeniyle  Fetullah’ta olduğu gibi, özel davette bulunmuştur. Mr. Samanlı, gel bizim ülkemizde yaşa, sana araştırmalarında destek olalım denilmiştir.  Ama ben şaşkın hoca, ay sonlarındaki maaşın ucunu görmek  pahasına da olsa, ülke sevdamı ötelememişim yaz babam, konuş babam, dikine dikine devam da karalı kalmışım.

Bu “Contorium” neymiş neler yazmışım bir araştırın bakalım neler neler çıkacak altından acaba? (Dikkat önemli bilgi: Bu konudaki çoğu yazı ve bilgileri birileri yok etmekte, dikkat çekiciliğini ötelemektedir.) 

2023 tablosunun, Türkiye Devleti olarak varlığımızla devam edeceğine dair endişelenmekte değilim. Türkiye Cumhuriyeti’nden endişeliyim.

Bu gidişatın perde arkasındaki görüntüyü görmek için perdenin arkasını çoktan gözlemlemiş olduğumu biliyorum.

Bugün onurumla TBMM dışındayım. “Bu milletin Cumhurbaşkanını bu millet seçecektir” dememişler miydi?  

12 Nisan 2007 de  TBMM’de kayıtlarında aşikar olan, yazılı müracaatım bulunmaktadır.

11. Cumhurbaşkanı adayı da olmadım mı?

AKP’ye taraftar olarak katılmadığım için milletin vekili (?) olarak, TBMM’de değilim.

CHP’de yağdanlık olmadığım için ve bas parayı yapmadığım için TBMM’de değilim.

Milliyetçiliğine inanmadığım ve Türkiye’ye yaşanmış olan süreçlerdeki sağdakilerden farklı bir olgu getireceğine inanmadığım  ve MHP’li de olmadığım için TBMM’de değilim.

Peki şimdi ben neredeyim. Onurlu yerimdeyim. Sade yurttaşlığımlayım. Doğru yurttaşlığımlayım.

Atatürk’e benzemeyen heykelleri dikenlere ve diktirenlere sözümü bile geçiremediğim için artık son kararımı da verdiğim yerden kuşbakışı denize süzülerek mangallardaki külleri savurduğum yerdeyim yani.

Bundan (kelli) sonra ne mi yapacağım ?

En uzağından bir yıl içerisinde, Ege bölgesinde dağlık bir sahil kıyısında bir yerlerde olmak arzusundayım. O dağlara zeytin ve keçiboynuzu fideleri dikmeye gideceğim.

Bununla kalmayacağım, keçi-koyun karışımı bir ırkı üretmek üzere yola çıkacağım. Türkiye’nin hayvancılık açmazında, damızlık hayvan yetiştiriciliği yaparak, onların kulaklarına Atatürk Orman Çiftliğinin, Köy Kalkınma Kooperatiflerinin nasıl hiç edildiğini, Köy Enstitülerinin nasıl  tarihten silindiğini anlatmaya çalışacağım.

Sizin anlayacağınız koyun ve keçilerden karışımlı bir ayaklanma ve direniş ordusu kuracağım. Dağlarda doğayla dayanışmalı devrimleri yaşayacağım.

Nasıl olsa sen nerede isen gsm hatların orada ve internette hizmetinde, öyle olunca da, 'Yaşadıklarımdan Öğrendiklerim'i  yazacağım ve okuyacak olan sadık dostlarımla paylaşacağım.

Ama dostlarım bir salıkta bulunuyorlar….

Hocam; artık şu yalnızlığına da son ver !…

O zaman birde kafa dengim, hayatımın kalan kısmının yoldaşını yol arkadaşım olarak yanıma alırsam değmeyin, bre efeler keyfime…

Artık biz 2023 Türkiye’sini görür müyüz, görmez miyiz, yada haritanın hangi bölünmüş eyaletinde oluruz, Bölge Valimiz kim olur bilmiyorum.

Ama bildiğimiz bilmediklerimizden çokça..

Son 10 yıldır yazdıklarımın ana fikri hep aynı yerde buluşmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Yıkılmaya sürükleniyor !…

Cumhuriyeti bitirmenin yolu askeri bitirmekten geçer !...

Hukukun guguğunun sesini duymuyor musunuz ?..

Sözde milliyetçilik, yurtseverlik ‘had miktirin ulen’…!

Sözde Rozetçi Atatürkçüler, gerçek  Atatürk’e ve Öner Hocaya karşı…

Oh be, biraz rahatladım…

Şimdi denize karşı bir iki duble de Tekirdağ rakımdan içtim mi keyif benim.

Yar bana bir eğlence…. Yar bana bir eğlence…eee…


http://www.ataturksitesi.com  sitesini 220 milyonuncu ziyaretçide kapattığımda da,  hayatımın en harbi / derbi yazısını(mı?) yazarım

İnşallah, Maşallah, ya Allah !…

Affınıza sığınırım. 

En derin saygılarımla, 25.06.2011



Prof.Dr.Öner SAMANLI
ANKARA

……
….

SÖZDE DEĞİL ÖZDE, ROZETTE DEĞİL YÜREKTE,
TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ
KURUCU EDİTÖRÜ

E-BİLGİ İÇİN: siyasetgundemi@hotmail.com

Yazarın Dipnotu:
Milliyet Blog sayfalarımdaki yazı ve resimlerim, Yazar ismi ve Link verilerek alıntı yapılabilir.

5846 sayılı, FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU Telif Hakları Yasası kapsamındadır.


Hiç yorum yok: