BLOGDA ARAYINIZ

BUGÜNKÜ İZLENME

18 Ocak 2011 Salı

“ATATÜRK’Ü BİTİRMENİN YOLU ASKERİ BİTİRMEKTEN GEÇER”

ASKERLİK OLGUSU, BİR KURUM OLARAK “
ASKERLİK” ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Birinci Bölüm
Toplumsal Bakış Açısıyla Askerlik;
Toplumsal oluşumları yada kurumsal yapılanmaları, örgütlenmiş değişken ve bir bütün oluşturan düşüncelerin, davranışların, değerlerin ve normların bütünüdür diye tanımlayabiliriz.
Toplumsal kurumlar, aile, eğitim, siyaset, din, ekonomi, hukuk gibi, kendi içinde ve diğer kurumlarla karşılıklı ilişkileri sonucunda toplumsal sistemleri de oluşturabilen sosyal denge unsurlarıdırlar.
Toplumsal kurumlar, insanlar arası ilişkiler sonucu ortaya çıkan toplumsal bir olgudur ve bütün toplumların kendilerine özgü yapılarına göre şekillenir.
Bu şekillenmelerde, her toplumsal kurumun, toplumsal yapıya bağlı olarak kendine özgü kurallar manzumesi ve davranış kalıpları ile belirlenmiş rol ve statülerin içerisinde varlığını oluşturur ve korur.
Askerlik kurumu her ne kadar savaş ile ilgili bir çağrışım yapmakta ise de, askeri faaliyetlerin büyük bir kısmı barış döneminde varlığını sürdürmektedir.
Askerlik sadece savaşta kullanılacak teori ve pratikler bütünü olmanın ötesinde, savaş sanatının planlı ve programlı hale getirilmesi uğraşılarının bütünü olarak görülebileceği gibi aynı zamanda da, sistemin mensuplarının, toplumun diğer mensupları ile bütünleşik bir sosyal yaşam içerisindeki birliğini sağlamak ve devam ettirmekle doğrudan ilişkili bir mesleki yapılanmadır.

Bu bağlamda askerlik aynı zamanda, modernizasyonun, teknolojik gelişimin, siyasi ve politik mülahazaların tamamından etkilenen bir yapılanma ile iç içe olması yüzünden mensuplarının toplumun her kesimi ile uyumlu bir iletişim bağı içerisinde olması temel felsefi kurum olmasının gereğini ve zorunluluğunu ortaya koyar.

Harp koşullarının getirdiği zorluk ve özveri gerektiren tüm faaliyetler ancak barış durumunda ki programlı ve titiz çalışmalar sonrasında askeri başarılara dönüşebilir.
Askerlik kurumunun ana fonksiyonlarında biri olan savaşların yapılması tarihler boyunca, kurtarılan yahut da işgal edilen topraklar üzerinde yıkıcı etkilerin yeni bir yapılanmaya önünü açtığı da yadsınamaz.
Güçlü ve modern bir ordunun bulunduğu devlet yapılarında, terör ve illegal faaliyetlerin sistematik gelişiminden de söz etmekte ısrarcı olunamaz.
Çoğu zaman, polis ve asker sistemi ile güvenliklerini sağlayan ülkelerin siyasi ve ekonomik alandaki yönetim birimlerinin  teminatı ve kollayıcısı olan kurum olarak da, dünyanın her yerinde, askeri kurumsal yapılanmalar şaşmadan gösterilebilen tek istikametli hedeftir.
Aynı zamanda, uluslararası kargaşa ve kavgalı hallerin engelleyici kudret ve kuvveti olarak da, ülkenin askeri kurumsal yapısı dikkati çeker. Yine bu kurumsal yapı, o toplum için bir güvence olduğu kadar uluslararası diplomaside ve ilişkilerde caydırıcılık etkisi de ortaya koyar.
Ben de her genç gibi, askerlik yapmış ve askerliği yaşamış bir ülke ferdiyim.
Türkiye yurttaşı olarak; bu kadar uzun bir dönem askerlik yapmayı, ayrıca bunun zorunlu olarak yapılmasını birçok açıdan çoğu zaman mantıksız bulan da bir insanım.
Bu karşı duruşum kendi benliğimde sabitlenmiş bir yerde değişmezliğini korur iken, stratejik olarak konuyu değerlendirdiğimde farklı düşünsel içerisinde olmaktan da sakınca duymuyorum.
Çünkü bu sorgulamalarımın sonucunda elde ettiğim yanıtlar sonrasında birçok olumluluğun da arkasında kalıyorum.
Bölümler halinde değerlendirmeye çalışacağım, askerlik üzerine bu yazı dizimizin içeriklerinde, dünya üzerinde yer alan ülkelerdeki askerlik hizmeti süreçlerini de sizlerle paylaşmış olacağım.
Bu yazılarımızın genel amacı da, son yıllarda, özellikle iktidar partisinin, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerindeki, yıldırma politikalarının gaye ve hedeflerinin neler olabileceğini anlatmaktan ziyade, sizleri bu alanlarda bilgilendirmek yoluyla, düşünsel ufkunuzda çağrışımların oluşmasını sağlamak ve kendi değerlendirmelerinizi kendinizin yapmasını sağlayabilmek olacaktır.
“Atatürk’ü Bitirmenin Yolu, Askeri bitirmekten Geçer”
“DEVAM EDECEĞİZ”

Türkiye Cumhuriyeti’mizin Kurucusu, Ulu Önderimiz, Mustafa Kemal Atatürk, askerlik için neler söylemiş:

“Orduyu asıl düşman karşısında görmek lazımdır. Bunu ise bir  millete   herhangi  bir zamanda gösterebilme imkanı yoktur. Bunu muharebe  sahasında  görmek  fırsatını  bulabilecekler azdır. Bunlardan  yoksun  bulunanlara,  millet ordusunun kuvvetini, kudretini, göstermek için genellikle bir takım göz alıcı hareketler, askeri usuller kabul edilmiştir. Bu usuller  ve bunların  gösterileri bir takım göz kamaştırıcı ve gönül  alıcı görevlerdir. Bir ordunun esas  disiplinini bu  gösteri  şekillerine göre değil,  arazi  şartlarına  uydurması mecburiyeti anlaşıldığı günden beridir ki, ordunun  eğitim ve öğreti programlarının gerçek hareket noktası tespit  edilmiştir... Bu  çocuklar asker oldukları  zaman,  onların muharebe   meydanlarında başarılı olmaları için lazım olan eğitim ve öğretime     özellikle önem vermeliyiz. (A. ÂFETİNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1959, s. 87) ''


Gerek komutanların ve gerek erlerin bizzat düşüncelerini işleterek kendiliklerinden iş görebilecek meziyette yetiştirilmiş olduklarına kanaat edilmeden, bir askeri kıt'anın, bir ordunun güvenilir ve dayanılır bir kuvvet olarak tanınması gaflettir, felakettir . (1918, İstanbul) (M. K. ATATÜRK, Zabit ve Kumandan İle Hasbıhâl,  Ankara, 1981, s. 59)
……
….
Prof.Dr Öner SAMANLI
ANKARA – 2011
….



SÖZDE DEĞİL ÖZDE, ROZETTE DEĞİL YÜREKTE,
TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ
KURUCU EDİTÖRÜ
http://www.ataturksitesi.com/

E-BİLGİ İÇİN: siyasetgundemi@hotmail.com

Yazarın Dipnotu:
Milliyet Blog sayfalarımdaki yazı ve resimlerim, Yazar ismi ve Link verilerek alıntı yapılabilir.
5846 sayılı, FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU Telif Hakları Yasası kapsamındadır.
Yazılarımın tüm telif hakları, “CUMHURİYETÇİ ULUSAL HAREKET” adına, http://www.siyasetgundemi.com  aittir.









Hiç yorum yok: