BLOGDA ARAYINIZ

BUGÜNKÜ İZLENME

7 Ocak 2011 Cuma

TÜRKİYE'DE "LAİKLİK" TEHLİKE ALTINDA OLMANIN ÖTESİNDE YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Gerçek aydın(lar), aydınlanmanın zirvesindeki kişi yada kişilerdir, tersi olan hallerde ise, aydın(lar) aydınlanamamıştır.
Siyaset Bilimi Uzmanı Prof.Dr. Öner Samanlı, Laikliği yeniden yorumladı..(Haberlink)


Yazarın Giriş Notu:

Oktay Ekşi ağabeyimiz, öyle sıradan bir gazeteci ve yazar değildir. O yıların bizlere ışık tutan duayenidir. Henüz yaşı 70 küsurlarda da olsa, aklı selimdir, sıyırmamıştır. Ne yazdığını ve söylediğini bilecek çizgidedir.

Oktay Ekşi’ler, Emin Çölaşanlar, Bekir Coşkun’lar….
Onlar; onurlu gazeteciliğin ve yazarlığın sembolleridirler…
Tıpkı Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, acizane Öner Samanlı gibi…

Onlar; çağdaşlığın ve laikliğin özüyle, Cumhuriyetin kalemşörleridirler.Onlar; İsteselerdi bu günlere kadar kaç dönem milletvekili, milletin başbakanı, milletin cumhuru olurlardı….

Doğruları yazmak uğrunda gazetelerinde kaldılar…
Onları saygıyla selamlamak ellerinden, gözlerinden öpmek gerekli…

....
...

LAİKLİK TEHLİKE ALTINDA OLMANIN ÖTESİNDE YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Ülkemiz yönetiminde ve muhalefetindeki siyasi partilerin yıllardır gündemlerinin en önemli konusudur, “Laiklik”..

Yıllardır tartışılan “Laiklik” olgusu.

“Laiklik” , Atatürk İlke ve devrimlerinin önemli bir unsuru olarak mevcut haliyle diğer beş ilkeyi ayakta tutabilecek yahut da yok edebilecek güce sahip bir öneme haizdir..

“Laiklik” üzerinde son yıllarda siyasiler farklı farklı dillerden konuşmalar yapan insanlar olmuşlardır.

Birbirlerinin dillerini yani lisanlarını anlamayan bu tipler sürekli konuşuyor, sürekli birbirlerini eleştiriyorlar…

“Laiklik” tanımını bir öğrenci yada bir öğretmene, yurttaşa sorarsanız, genelde şu yanıtı alırsınız.

“DİN İLE DEVLET İŞLERİNİN BİRBİRİNDEN AYRI TUTULMASIDIR.”

Gerçekten “Laiklik” öz anlamıyla, Atatürk’ün Cumhuriyetin Temel Prensiplerinden saydığı bir olgu olarak o şekilde mi tanımlanmalıdır..?

Yoksa,

Devletin din ile yönetilmemesi, Devlet işlerinde dinin önemi ve yerinin bulunmaması, insanların dini inanış ve görüşlerinde serbest olmalarına karşın, devletin din temellerine dayandırılmaması mıdır..?

Tüm bunların zaman zaman ve çok sık olarak, siyasilerce çığırından çıkarıldığına tanık olmakta değil miyiz..?

“Laiklik” kavramı, din devleti özleminde ve şuurunda olanlarca iktidar olmalarında ve yönetim anlayışlarında, yönetsel sistematiklerinde, önlerindeki büyük bir engel olarak görülmektedir.

Aynı “Laiklik” karşıt görüşte olanlarca da önemli bir can simidi ve din devletinin önüne geçilmesinin desturu olarak nitelendirilmektedir.

“Laiklik” çirkinleşen ve kirlenen siyaset meydanlarının en önemli kavgalarının odağı olmuştur.

Din elden gidiyor anlayışlarının taraftarları ve temsilcilerince, her an büyük bir mezalimin olmayacağına dair kimsenin ve hükümetlerin teminat vermesi de artık söz konusu değildir.


Asker ve yargı üzerindeki yıldırıcı sistematik demoralize zan altında bırakmalara gebe çirkin siyasi ilerlemelerle, aydınların suspus olmasına ve aydının dinden uzak olduğuna dair genel kanının yaygınlaştırılmasına doğru hızla gidilmektedir.

OYSA GERÇEK AYDIN(LAR), AYDINLANMANIN ZİRVESİNDEKİ KİŞİ YADA KİŞİLERDİR

Aydın(lar)ın ülke içerisindeki ortak yaşam süren halklar üzerinde hiçbir şekilde dini istismara yöneleceğini ve dini baskı aracı olarak kullanacaklarını düşünemeyiz.

Tersi olan hallerde ise, aydın(lar) aydınlanamamıştır.

Bilim ve ilim yuvaları olan üniversiteler üzerinde de, siyasi erkler yıllardır çirkin oyunlar oynamış bu oyunlarının provokatörlükleri sonrasında da kenara çekilerek, ülkenin insanlarını kardeşlikten uzaklaştırıp, husumet içerisine sokmuşlardır.

Köyler ve kentler de ilçeler, mahalleler bölünmüş ve bu bölünme sonrasında ise yine siyasiler rant peşinde koşmaya devam ederek, iktidarda iseler hizmeti kendi düşünce saflarında olanlara verirken, diğerlerinin bu ülkenin yurttaşı olmasını dahi düşünemeyecek kadar küçük hesapların adamları olabilmişlerdir.

“LAİKLİK” KONUSUNDAKİ TARTIŞMALARIN BAŞÖRTÜSÜNE İNDİRGENMESİ DE, BİR BAŞKA BÜYÜK OYUNUN KAPSAMA ALANINDADIR

“Ülkemiz Ulus Milliyetçiliğinin en iyi ortak paydada buluştuğu bir dünya coğrafyası mutlu ülkesi iken, kardeşin kardeşe, din ve iman kavgası içerisine sokulması sonrasında, bugünün tartışılan önemli iki hususu karşımıza çıkmıştır.

TÜRK – KÜRT

ALEVİ – SÜNNİ

Oysa bunların tamamı bu ülkenin toprakları içerisinde aynı temel haklara sahip olan “Türk” vatandaşlarıdır.

Sivas, Çorum, Kahramanmaraş, İstanbul gibi illerde yıllar önceleri yaşanan acı bölücü faaliyetler sonrası ölenler bu ülkenin, kimliklerinde TC. yazan yurttaşları değil midir..?

Başı örtük yada başı açık olmak kişilerin kendileri ve inançları gereğince, Allah ile aralarında olan münasebetleri ve değerlendirmeleridir.

Doğru olmak, dinli imanlı olmak, ne baş örtüsündedir, ne sarıktadır, ne de kavuktadır.

Doğru olmak, ne kot pantolonda, ne kısa etekte, nede baş açıklıktadır.

Doğru ve insani değerlerden özütünü almış olmak gerçekten aydınlanmanın yolunda, Cumhuriyet’in temel değerlerinin inancında, bir bütünlük sarmalı içerisinde, ülke insanlarının kardeşlik ve barış içerisinde yaşamasındadır.

HERKES DEĞERLERİNE GÖRE YAŞAYACAK, DEĞERLERİNİ MUHAFAZA EDECEKTİR

Çünkü gerçek anlamıyla “Laiklik” karşılığı bulunan bir teminat mektubudur.

Bizim laiklik anlayışı üzerindeki endişelerimiz ise, Türkiye'de devlet yönetiminde dinin ya da din sembollerinin dikkate alınmamasıdır.

Ülke yönetimini, dini siyasi temellere oturtmanın gayretinde olan siyasiler bu düşüncelerini icra makamlarıyla devlet yönetiminde sağlamakla meşguldürler.

Vatandaş aç mıdır, tok mudur. Hayat pahalı mıdır, ucuz mudur bunların hiçbirisi, siyaseten siyaset yapanların umurunda değildir.

Tüm bunlara birde emperyalist arzulu dış odakların destek ve köstekleri eklendiğinde durum daha vahim bir hale gelebilmektedir.

Geçtiğimiz günlerde bir muhalefet siyasi partinin başkanı, kamuoyuna yaptığı açıklamasında, Türkiye’de dudak uçuklatacak bir vurgulamada bulunmaktadır.

“Vali atamanın birinci şartı, eşinin başının örtülü olmasıdır.”

Düşünebiliyor musunuz, ülkenin cumhurundan, hükümetin başına, meclisin başından, çoğu bakanlara kadar göz gezdirildiğinde manzara aynıdır.

Bu kişilerin eşleri hanımefendilerin başları örtülü değildir.

Siyasi bir temsil işareti olan, “Türban” onlarca dikkate değer şekliyle devreye sokulmuştur.

KAMUSAL ALAN TANIMLAMASI YOK EDİLMİŞTİR

Kılık kıyafet Kanunları sözde var özünde yoktur.

Kanunlarımızda suç unsuru olan hususlar, artık ne savcılıklar nede mahkemelerce önemsenmektedir.

Sakallı bakanlar, üst düzey bürokratlar imaj olma değil, bir yönü işaret etmek üzere bu görüntülerindedirler.

Bir ata sözümüz vardır.

“Hoca işerse, cemaat (.).çar”

Din ve dini vecibelerin yerine getirilmesi temel felsefe olmaktan çıkmış, siyasi dini aktörler, Devlet hiyerarşisinde köklü bir yer edinmiştir.

Yıllardır, namaz ve niyazıyla tanınan ve bilinen bir emniyet görevlisi, yaşadığı ve gördüğü bürokrasi ve ülke yönetimindeki gerçekleri yazdığı kitabından sonra, “Devrimci Karargah Örgütü” destekçiliği gibi bir zan ile aşırı sola yamanarak, örnek gerekirse, tutuklanmıştır.

Bilim ve ilim yuvalarının rektörleri, akademisyenleri, gazeteciler ve yazarlar tutuklanmalarının kısaca adının “Ergenekon” olduğu ama içeriğinin henüz netleşmediği bir hukuk kaosunun içerisinde cezaevlerindedirler.

Sade vatandaşın esamesini okumaya gerek yoktur. Öyle ki, dinci siyasete destek vermeyen kurumlar, firmalar, gazeteler, bürokratlar, sanatçılar, hukukçular ve hatta asker dahi aykırı görüldükleri ahvallerde cezalandırılmaktadır.

İşverenler yanlarında çalıştırdıkları kişilerden dolayı tedirgin olmaktansa, dini aktörlere karşı duruş sergileyenleri işten atmakta çekince duymamaktadırlar.

İşte tüm bu olgular silsilelerinde, “Laiklik” zedelenmiştir.

“LAİKLİK”, TÜRKİYE’DE CİDDİ BİR TEHLİKE ALTINDADIR

'Laiklik tehlike altında değildir' diyenler, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir söyleminde geçtiği üzere; “Gaflet ve Delalet İçerisindedirler”.

Türban ilkokulların bahçelerine kadar gelmiştir.

TÜRBAN, KURBAN, BAYRAM, DİN VE İMAN

Yılardır ülkemizde, kurban derileri toplayan Türk Kızılay’ı ve Türk Hava Kurumu, İslami odaklı vakıf ve cemiyetlerin gölgesinde kalarak vatandaşlarımızdan kurban bağışı talebinde bulunmaktadırlar.

Kızılay, ülkesindeki onca aç ve sefili mecburen yüzde elli öteleyerek, yardımların yüzde ellisini, Pakistan’daki Müslümanlara götüreceğinin müjdesini vermektedir.

Kurban fiyatları, orta vasıfta bir koyun almak isterseniz, 2010 yılı Kurban Bayramında, 16.11.2010 tarihinde tüm celeplerde birbirine yakın fiyatlarla seyir etmektedir.

Yani kaç liradır diye sorarsanız.

Asgari vasat bir kurban edilebilecek koyun, 550-650 TL. arasındadır.

Peki vatandaşın çoğu o parayı veremezken ne yapmaktadır, inancı gereği, imanı gereği bağışta bulunmaktadır.

Türk Kızılay’ının internet sitesini ziyaret ettiğimizde ise; kurban bedelinin 410.TL. sı olduğuna tanık olunmaktadır.

Peki aynı kurban bağışını, İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı’na yaparsanız, bağış tutarı 300.TL.sıdır.


Vatandaş nasılsa et yemeyi unutmuştur.

Etle beslenen nesil artık çok ötelerde kalmıştır.

Tavuk ve ucuz sardalye ve hamsiye musallat olan vatandaş, Allah inancıyla kurbanı kesmiş gibi sevaplanmak üzere ne yapacaktır.

Allah yolunda bağışta bulunacaktır.

KİM AYNI MALIN UCUZUNU VE PAHALISINI GÖRÜP DE, PAHALI OLANINI ALIR..?

Kızılay da belki yakın bir süreçte bakacak ki bu işler böyle olamayacak, yürüyemeyecek, belki de ilk kongresiyle adını, “Hilal-i Ahmer” e çevirecek.…

Kurban Bayramımız Türk Vatandaşlarımızda ve Müslüman aleminde kutlu ve mutlu olsun…

Ne diyor atalar,

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar…!

BU YAZININ YAZARININ BENZER DİĞER YAZILARINI OKUMAK İSTERSENİZ LİNKLERİ ŞÖYLEDİR;

http://blog.milliyet.com.tr/Turban__Kilik_Kiyafet_Kanunu__icinde_mi__disinda_mi__/Blog/?BlogNo=244771

http://blog.milliyet.com.tr/Gazze_de_Filistin_halkina_insani_yardimi__anlatin_benim_kulahima___/Blog/?BlogNo=247007

http://blog.milliyet.com.tr/_Bayraklari_bayrak_yapan_ustundeki_kandir_/Blog/?BlogNo=242400

http://blog.milliyet.com.tr/_Insani_Yardim_Vakfi__Israil_ile_Turkiye_arasinda__diplomatik_soruna_sebep_olmustur___/Blog/?BlogNo=246383

http://blog.milliyet.com.tr/1923_Cumhuriyeti_ve_aci_gercekler/Blog/?BlogNo=236268

http://blog.milliyet.com.tr/Sagci_ya_da_solcu_da_olsaniz__gercekten_aydin_misiniz_/Blog/?BlogNo=235822

http://blog.milliyet.com.tr/Turkiye_Cumhuriyeti_nin_ulus_kimligi_uzerine_oyun_oynanamaz___/Blog/?BlogNo=218427

http://blog.milliyet.com.tr/Kurban_alirken_vatandaslarimizin_dikkat_etmesi_gerekenler/Blog/?BlogNo=215496

http://blog.milliyet.com.tr/30_Agustos_1922_den__gunumuze__Mustafa_Kemal_Ataturk_gercegi/Blog/?BlogNo=200319

http://blog.milliyet.com.tr/Laik_ve_Demokratik_Turkiye_Cumhuriyeti_rejiminin_gelecegi_uzerine_temlik/Blog/?BlogNo=193505

http://blog.milliyet.com.tr/Basbakan_Erdogan_sinirli_olmadigini_dertli_oldugunu_acikladi/Blog/?BlogNo=187149

http://blog.milliyet.com.tr/Ataturkcu_dusunceye_neden_saldiriyorlar_/Blog/?BlogNo=176094

http://blog.milliyet.com.tr/Cagdaslasmanin_ve_aydinlanmanin_oncusu__Gazi_Mustafa_Kemal_ATATURK/Blog/?BlogNo=175526

http://blog.milliyet.com.tr/Tuketici_Sivil_Toplum_orgutleri_adina__Anitkabir_ziyareti_sonrasinda___Tukorder__in_87__yil_mesaji/Blog/?BlogNo=271772

http://blog.milliyet.com.tr/_Cegerxwin_Genclik_Kultur_ve_Sanat_Merkezi__onunde__siyasi_boluculuk_provokasyonlari_____I_Bolum_/Blog/?BlogNo=265376

http://blog.milliyet.com.tr/_Barbaros__Yunanca_da_Barbar_kelimesinin_coguludur__Hayrettin_Pasaya__Barbaros__denilmesi_hakarettir/Blog/?BlogNo=255167

http://blog.milliyet.com.tr/Mustafa_Kemal_Ataturk_un__tarihi__Bursa_Soylevi__amacindan_saptirilmadan_algilanmalidir___/Blog/?BlogNo=254798

http://blog.milliyet.com.tr/Belki_ieriatcidir__belki_okumustur_Ilahiyat_issizlikten_olmustur_tesrifatci___/Blog/?BlogNo=252900


Prof.Dr.Öner SAMANLI

“TÜKORDER”
Tüketiciyi Koruma ve Bilinçlendirme Derneği
Genel Başkanı

….
….

SÖZDE DEĞİL ÖZDE, ROZETTE DEĞİL YÜREKTE,
TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ
KURUCU EDİTÖRÜ


http://www.ataturksitesi.com




Yazarın Dipnotu:

Yazı ve resimlerim, Yazar ismi ve Link verilerek alıntı yapılabilir.

5846 sayılı, FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU Telif Hakları Yasası kapsamındadır.

Yazılarımın tüm telif hakları, “TÜKORDER” Tüketiciyi Koruma ve Bilinçlendirme Derneği Genel Merkezi’ne aittir.

Hiç yorum yok: